Summary
Bir Zamîrin İçinden Doğan Dünya: Nûr-ı Muhammedî Kavramının Edebiyata Sirayetine Bir Bakış
Nûr-ı Muhammedî tasavvuf edebiyatının nabzını tutan önemli kavramlardan biridir. Kavramın düşünce dünyasına girişi, aynı şerh geleneğinde olduğu gibi hadîs ve tefsir alanındaki çalışmalar sayesinde olmuştur. Zira kelimelerin iştikâkı (türetme), kökeni ve tasrifi (çekim) hakkındaki gösterimler, onun basit bir terkipten çıkıp kavramsal bir dizgeye oturmasına imkân tanır. Ka’b el-Ahbâr (ö. 652), Mukâtil b. Süleyman (ö. 767), Sehl et-Tüsterî (ö. 896), Hallâc-ı Mansûr (ö. 922) ve Taberî’den (ö. 923) oluşan tarihsel dizgede okumaya çalıştığımız rivayetler zincirinde, ilgili ayette geçen “meselü nurihi” ifadesi ve özellikle burada kullanılan hu (hüve) zamirinin farklı anlayışlara imkân tanıdığı görülmüştür. Bu zamirin mercii bazen bizzat Hak bazen müminler ve Kur’ân bazen de Hz. Peygamber’in nuru olarak tanımlanmıştır. Kavramın zamirle olan aidiyeti, İbnü’l-Arabî’ye (ö. 1240) gelindiğinde bir merkez teşkil etmekten çıkmış, deyim yerindeyse nûr-ı Muhammedînin ve hakîkat-i Muhammediyye’nin onlarca isimle karşımıza çıktığı büyük bir kompozisyona dönüşmüştür. Yaratımın, halk olunmanın anahtar kavramı olarak nûr-ı Muhammedî tarihin bu noktasında onlarca yeni libasla bizi karşılar: Cevher-i beyza, ebu’l-?alem, ?akl-ı evvel, ru?-ı a??am, ?a?i?at-i mechul, el-ma?lu? bihi, sirac-ı ?a?i?at, mübda?-i evvel vd. Sünni tasavvufun fikrî omurgasında elsine-i selâse hükümferma olduğundan bahsi geçen kavramların doğuşu Arabî, çeşitlenmesi Fârsî ve nihayet saydam hâle gelmesi Türkî bir damarı takip etmiştir. Örneğin nûr-ı Muhammedînin ilk izahı Mukâtil b. Süleyman tarafından yapıldıktan sonra, Hallâc eliyle nazma çekilir. İbnü’l-Arabî, üst düzey bir Arapçayla kavramın derinlik kazısını yapar. Bu sınır taşının ardından Senâî, Attâr ve Mevlânâ, manası verilmiş ve daha önce Arapça olarak nazma çekilmiş bir düşünceyi, lirik dili ön plana çıkararak daha parlak hâle getirmişlerdir.
Keywords
Tasavvuf Edebiyatı, Tekke Edebiyatı, Nûr-ı Muhammedî, Hakîkat-i Muhammediyye, Hallâc-ı Mansûr.