Summary
Azmî-zâde Hâletî’nin Derviş Paşa Hicviyyesi: Hadd-i Mestân
Hicviyyeler, insanın yaratılıştan gelen; öfke, nefret, alay
etme isteği, eleştiri gibi kimi duyguların şairin muhayyilesiyle
birleşmesiyle ortaya çıkar. Bu bağlamda bu türün
hangi dönemlerde artış gösterdiği dikkatle irdelenmeli,
vermeye çalıştığı mesajlar iyi okunmalıdır. Türk edebiyatında
da XVII. yüzyılda hiciv türünde örneklerin diğer
dönemlere nazaran fazlaca verildiği görülür. Bunda pek
tabii ki Osmanlı Devleti’nin bozulmaya başlayan siyasî
yapısı önemli rol oynamıştır. Devlet yönetimindeki şahısların
çeşitli ayak oyunları ile birbirlerini gözden düşürmeye
çalışmaları çok iyi bir gözlemci olan Divan şairlerinin
gözünden kaçmamıştır. Şairler zulüm eden, haksızlık
peşinde koşan, siyasî oyunlar çeviren kişilerin daimâ
kalemleriyle karşısında olmuşlardır. Azmi-zâde Hâletî de
bu şairlerden birisidir. Şairin devrin sadrazamı hakkında
söylediği ve kaynaklarda bu minvalde bilgi bulunmasına
rağmen bugüne kadar ele geçmeyen Hadd-i Mestân adlı
hicviyyesi makalenin konusudur. Edebiyat tarihlerinde
daha çok rubâi-gûluğu ile anılan Hâletî, hicviyyesinde
dönemin hiciv üstadı Nef’î’yi aratmayan sivri bir dil
kullanmıştır. Şairin, Osmanlı kroniklerinde adı hiç de iyi
anılmayan devrin sadrazamı Derviş Paşa’nın katledilmesinin
ardından yazdığı anlaşılan Hadd-i Mestân’ı, Türk
hiciv edebiyatı literatüründe önemli bir yer edinecektir.
Keywords
Hiciv, hicviyye, XVII. yy., Derviş Paşa, Hâletî.